İBNİ SİNA'YA YAPILAN ELEŞTİRİLER

Dünyanın ezeli olduğunu, yoktan yaratmanın imkansız olduğunu, yaratıkların yoktan değil de, Allah’ın müdahalesi olmadan ve ondan doğmak suretiyle meydana geldiğini iddia etmektedir. Bu manada İbni Sina bir “Vahdet-i Vücut’çudur”. Ayrıca, Allah’ın cüzleri bilmediğini, cehennem azabının devamlı olmadığını, cismani haşrin olmadığını, alemin gayesiz olduğunu, ve Peygamber sözlerinin gerçek değil sembolik olduğunu da iddia etmektedir. 
“İbn Sina gerçek sistemini Hikmetu’l - Mesrikıyye’de açıkladığını söylemektedir. Onun sisteminde, yukarıda belirttiğimiz gibi, felsefi bilgilerle İslâmi bilgiler aynı zamanda birleşir, uyuşmaya çalışılır. Dünyanın öncesiz (kadim) olduğu düşüncesini ona veren veya onun bu düşüncedeki hareket noktası. Kur’an olmayıp, Aristo ve Eflatuna ait kozmogoni metafiziğin ortaya koyduğu sonuçlardır. Bu açıdan sistemde egzastansiyel bir determinizm görmek mümkündür. Bu görünümünden dolayıdır ki İbn Sina’nın sistemi, ortaçağ felsefesinin bütün karakterini taşır.” 
“İbn Sina bir yönden âlemin ezeli olduğunu söylerken, diğer yönden onun mümkün olduğunu kabul eder. Onun anlayışına göre, âlem Allah’la birlikte daima vardı. Bir yönden Allah’ın âlemden önce olmayacağı, diğer yönden de O’nun âlemden önce olduğu kanaatındadır. Böylece ilk bakışta İbn Sina’nın düşüncelerinde bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Eğer âlem Allah’la birlikte varsa öncesiz, Allah ona oranla bir önceliğe sahipse mümkün veya yaratılmış (muhdes)tır. Ancak İbn Sina, bu çelişkiyi şöylece ortadan kaldırmak ister: ona göre, Allah âlemde zaman itibariyle değil, fakat tıpkı sebebin sonucundan önce olduğu gibi, öz (zat) ve sıra önceliği itibariyle öncedir.” (İbni Sina metafiziği, Prof. Dr. Hayrani ALTINTAŞ. Sayfa 24 -82 T.C Kültür Bakanlığı Yayınları 1997 - Ankara)


Peygamberliği hayal ürünü, parapsikolojik bir olay olarak gören İbn Sina’nın İslâm’da ki peygamberlik anlayışıyla bir ilgisi olmadığı gibi, Allah’ın, alemi yoktan var ettiğini de kabul etmemektedir. Ona göre alem, Allah’la birlikte ezeli yani başlangıçsızdır. Alem, Allah’ın içinde, bir çocuğun anne karnında olması; bir eşyanın bir bir sandık içinde olması gibi, Allah’la birlikte hep vardı, meydana gelmesi bir doğum olayı şeklinde açığa çıkmasıdır. Yani İbn Sina’ya göre, Allah alemi yoktan var etmemiş, kelimenin tam anlamıyla “haşa” doğum yapmıştır. Ve bu doğum bir dişinin ister, istemez doğurması gibi, Allah’ın iradesi dışında meydana gelmiştir iddiasındadır. Ve sözlerini bilgiç göstermek için Allah birdir, birden bir çıkar, Allah’ta sadece bir sefer doğum yapmıştır, ilk ve tek olarak doğurduğu bir sonrakini, oda bir sonrakini doğurmak suretiyle bir doğum zinciri meydana getirmiştir. Dokuzuncu doğumdan sonra ki buna 9. Akıl demektedir. 10 cu olarak faal akıl meydana gelmekle ve bu faal akıl ay altı dünyanın şekillerinin içinde bulunduğu, yani içinde yaşadığımız âlemi, göğe ait hareketlerin yardımıyla meydana gelmektedir der. Bu gibi düşünce ve iddialar, İslam dinine göre küfür ve şirk olan iddialardır, zira İslam da peygamberlik parapsikolojik bir olay değil gerçek manasıyla bir dini vahiy alma olayıdır. Allah’ta alemi yoktan var etmiştir, Allah doğum yapmaktan münezzehtir. Hıristiyanlar İsa Allah’ın oğludur dediler, bu sözleri Kûr’an ayetleriyle ret edilmek suretiyle tekfir edildiler, İbn Sina bütün alem; Allah’ın çocuğudur demektedir. İslam dininde ki tevhit inancıyla bağdaşmayan bu iddiası İslam dini açısından kabul edilemez, Kûr’an ölçüsüne göre İbn Sina bir müşrikten başka bir şey değildir. 

“İbn Sina, Tanrı alemde külli ve umumi bilgiye sahiptir, ama bilgisi tikel ve cüz’i değildir, der.” ( Ali Bulaç, İslâm Düşüncesinde Din-Felsefe/Vahiy-Akıl İlişkisi, Sayfa 133, Beyan Yayınları 1994. ) 
İbn Sina’ya göre, Allah kainatı bir bütün olarak bilmekte olup, tek tek varlıklardan ve olaylardan habersizdir ve onları bilmemektedir. Örneğin : “Uzay varlıklarının kitle olarak var olduklarını bilir, fakat Güneş’in, Ay’ın v.s. Var olduğunu bilmez; İnsanların kitle olarak var olduğunu bilir, fakat, Muhammedi, Mustafa'yı, Emini tek tek olarak bilmez, ne yaptıklarından habersizdir,” iddiasında bulunmuş olmaktadır. İbn Sina bu iddiasına gerekçe olarak, Allah bilgisinin bir bütün olduğunu şayet tek tek olayları bilirse, bilgisinde bir dalgalanma ve bir ikilik meydana geleceğini, bununda olamayacağın söylemektedir. Allah’ın bilgisinde, artma, eksilme ve herhangi bir değişiklik olamayacağı doğru olmakla birlikte, Allah’ın cüzileri bilemeyeceğini iddia etmesi yanlıştır, böyle bir iddia, Allah’a noksanlık ve acizlik isnat etmektir. Allah ise noksan sıfatlardan, acizlikten ve bilgisizlikten uzaktır. Allah için azla çok uzakla yakın, zorla kolay aynıdır, hiçbir şey Allah’ın gücü karşısında bir dirence sahip olamaz. İbn Sina’nın bu konuda yanlışa sapmasının temelinde, Allah’ın zamana tabi olduğunu zan etmesinden dolayıdır, zaman ise yaratıklar için olayları sıralama, perdeleme veya açığa çıkarma aracıdır,